Saturday, December 30, 2006

para? ne ki unuttum

yeni bir yıla giriyoruz, annem hep dua ederdi allam herkese ver bize de ver, ben de dua ediyom, allam herkese ver de bize daha çok verr.
sayısaldan para çıksa diye ümit ederdim ama ben sayısal oynamadım, yeni yıl ikramiyesi bize çıksa diyom ama biletim yok...
para? ne ki unuttum:)))
çok acıklı bir post oldu ama yoooooo, acinin rüzgarı mı bu? hayır artık incinmiyorum, pandispanyanın arasına krema sürülünce, oluyo öyle mi, iç haberimiz yokkkkk!!!!

Tuesday, December 26, 2006

tayinimiz çıksa yine keşke...

Babam yine ''koca müdür'' olsa, emekli olmasa mesela, ya da ben o eski kusmuklu kız olsam bkz: ve babamın her 3 yılda bir tayini çıksa, yine gitsek adını haritalardan bulduğumuz o kasabalara, babam hep memleket dolaylarına tayin istese ama onlar vermeseler, memleketimin atlasında yeni yerler keşfetsek, yine gitsek alışsak ve yine sürseler bizi, evimiz sırtımızda anılarımız cebimizde yaşasak, her gözü yaşlı ayrılıkta olduğu gibi telefonlar kaydedilse, adresler alınsa, yazılacaklarına olan ümitle hep bu devam etse ve aslında gönderilmeyen bir sürü mektup olsa, hafızama kaydettiiğim. ben hastalansam, beni, ellerinde pastayla ziyarete gelen, küçük arkadaşlarım, şirin tarafından 1'er (o,5lt'lik) bardak su ile geri püskürtülse... babam bana yine matematik kitapları alsa ve beni çalıştırsa, sayılara olan küslüğümü bile bile... ben babamı çıldırtsam... gittiğimiz yerlerde aman ne masum bir çocuk demelerine inat içten içe haytalık yapsam, sabah namazıyla evden çıksam akşam ezanıyla girmesem, beş vakit oyun oynasam... Sonra büyüsem, '' aaa ben kızmışım'' demeeme kanıt oluşturacak yeni yetme memelerimi saklamaya çalışsam. O'nun da beni sevdiğini öğrendiğim günkü gibi aynaya baksam, başıboş uzamış saçlarımı toplasam, (gözlerim iyice çekilse) O'nun beni evden almaya gelmelerine eşlik edip okula kadar tek kelime kouşmadan yürüsek. Babam, her sabah bir ayyin edasıyla kutsal bir görev gibi tekrarladığı (bak şu bebelerin güzelliğine , kaşı destan gözü destan elleri kan içinde) şiiri okusa, H. Hüseyini tanısam, bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım dese, a. Behramoğlunu tanısam, Nazımı, C. S Tarancıyı ve daha bir çoklarını tanısam ve sevsem, babam koksa, yine tüm şiirler...
Her aşk bir ayrılık gizlermiş, bunu daha sonra anladım, o zamanlar bu aşkın sonu evliliğe gider sanıp, küçük kadın olma hevesine eşlik ederken duygularım, ne gam, şimdi evliliklerden kaçıp, büyümüş kadın olmaya korkuyorum.

Wednesday, December 20, 2006

.... .....


O kadar da onemli degildir birakip gitmeler,
arkalarinda doldurulmasi mumkun olmayan bosluklar birakilmasaydi eger.

Dayanilmasi o kadar da zor degildir,
buyuk ayriliklar bile, en guzel yerde baslatilsaydi eger.

Utanilacak bir sey degildir aglamak,
yurekten suzulup geliyorsa gozyasi eger.

Yuz kizartici bir suc degildir hirsizlik,
Calinan birinin kalbiyse eger.

Korkulacak bir yani yoktur asklarin,
insan butun derilerden soyunabilseydi eger.

O kadar da yurek burkmazdi alisilmis bir ses,
hicbir zaman duyulmasaydi eger.

Daha cabuk unuturdu belki su sizdirmayan sarilmalar,
kara sevdayla sarip sarmalanmasalardi eger.

Belirsizlige yelken acardi iri ela gozler zamanla,
Oylesine delice bakmasalardi eger.

Cabuk unutulurdu islak bir opucugun yakici tadi belki de,
kalp, gogus kafesine o kadar yuklenmeseydi eger.

Yerini baska seyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylasilmasaydi eger.

Duslere bile kar yagmazdi hicbir zaman,
meydan savaslarinda korkular, aski agir yaralamasaydi eger.

Su gibi akip gecerdi hic gecmeyecekmis gibi duran zaman,
beklemeye degecek olan gelecekse sonunda eger.

O buyuk, o gorkemli son, olum bile anlamini yitirirdi,
yasanilasi her sey yasanmis olsaydi eger.

O kadar da cekilmez olmazdi yalnizliklar,
son umut isigi da sonmemis olsaydi eger.

Bu kadar da isitmazdi belki de bahar gunesleri,
her kaybedisin ardindan hayat yeniden baslamasaydi eger.

Kahvaltidan da once sigaraya sarilmak sart olmazdi belki de,
dev bir ozlem dalgasi meydan okumasaydi eger.

Anilarda kalirdi belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eger.

Uykusuzluklar yikip gecmezdi, kisacik kestirmelerin ardindan,
dokunulasi ipekten bir o kadar uzakta olmasaydi eger.

Issiz bir yuva bile cennete donusebilirdi belki de,
sicak bir gulusle isitilsaydi eger.

Yoksul dusmezdi yillanmis sarap tadindaki siirler boylesine,
kulagina okunacak biri olsaydi eger.

Inanmak mumkun olmazdi her askin bagrinda bir ayrilik gizlendigine
belki de, kartvizitinde "onca ayriligin birinci dereceden failidir"
denmeseydi eger.

Gercekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payini almasaydi eger.

Issizliga teslim olmazdi sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amacsiz
gezintilerle avunmaya kalkmamis olsaydin eger.

Sen gittikten sonra yalniz kalacagim.
Yalniz kalmaktan korkmuyorum da, ya canim ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili,
Kim ozlerdi avuc iclerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince
parmaklarina, mazilerinde gorkemli bir yasanmisliga taniklik etmis
olmasalardi eger!!

CAN YÜCEL!!!