Friday, December 28, 2007

acayip....

İncinsen de sözün düzünü diyciyem
Acayip hayvanlara benziyirsen
men senin bu emellerine nece dözum
men ne diyim daha sana yoktur sözüm
sır sıfatından su içmeyür gözüm
cinlere şeytanlara benziyirsen
acayip heyvanlara benziyirsen
abu ne gafiyedir açıp gelmişsen
gözlerin gene ot saçıp gelmişsen
sanki cehennemden kaçıp gelmişsen
devlere hortlaklara benziyirsen
acayip heyvanlara benziyirsen
senin başın bedende işkencedir
kenardan bakanlara eğlencedir
boynun büyükse bedenin incedir
armudu ıskanlara benziyirsen
acayip hayvanlara benziyirsen
İncinsen de sözün düzünü diyciyem
Acayip hayvanlara benziyirsen
günde bir okka bir iş görebilsen
her gün içirsen sarhoşluk edirsen
gece de eve sürüne sürüne gelirsen
gara sorulcanlara benziyirsen
acayip heyvanlara benziyirsen
senin de batıl di oruç namazın
hıçkırırsan tutulmıyor boğazın
mikrofonsuz da gür çıkar avazın
klorak satanlara benziyirsen
acayip heyvanlara benziyirsen
senin görünüşün bir ayakşımıdır
alacalı yüzünde şahmatmıdır
bir özüne bir bak başın yuvarlak mıdır
51 ekranlara benziyirsen
acayip heyvanlara benziyirsen
İncinsen de sözün düzünü diyciyem
Acayip hayvanlara benziyirsen
yüz kiloya yakın garazlaşmışsan
kartlamışsan çok yaramazlaşmışsan
saç kalmayıp başında dazlaşmışsan
kapaksız kazanlara benziyirsen
Acayip hayvanlara benziyirsen
keyfte yiyip şişirmişsen karnını
köfte yiyip şişirmişsen karnını
beleş yiyip şişirmişsen karnını
esnemiş hayvanlara benziyisen
gavlamış hayvanlara benziyirsen
acayip hayvanlara benziyirsen
ne var sen üstüme mırıldıyırsan
sanki paslanmışsan gırıldıyırsan
sesin de çıkmıyor hırıldıyırsan
benzinsiz çakmaklara benziyirsen
acayip hayvanlara benziyirsen

Monday, December 24, 2007

çağımızın nce hastalıkları

Sıkılmak
Daralmak
Bunalmak (hepsi aynı demeyin değil şu üçünn de dozu ve etkileri farklı)
Heyecansızlık
Kararsızlık
Kafa Karışıklığı
Kaf Dağı
Kaf dağının önü ve
Kaf Dağının arkası (yön çok önemli, kaf dağının önündekiler görünenler arkasndakiler gizli olanlar)
Offf
pufff
qwsbdme
wemkrl
*-09)/=\}
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""

Monday, December 17, 2007

can yücel'in mal beyanı

Can Yücel`in MAL BEYANI

1-Avsa adasinda üç daire, dört üçgen, bes dikdörtgen
2-Gökyüzünde bi bulut
3-Bitlis'te beş minare
4-Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-Palandökende bir palan, iki döken
8-Kastamonu'da üç kasto
9-Üç fay hattı
10-Bir çarsamba, iki persembe, üç cuma
11-Dünyada mekan
12-Ahirette iman
13-Denizde kum
14-Uzayda yerçekimsizlik
15-Bi çuval gazoz kapagı
16-Bi kibrit kutusu sigara izmariti
17-On sekiz saç biti
18-Biri ingilizce 6 adet küfür
19-Yirmi tane bos naylon po s et
20-Sevenlerin kalbinde kurulmus bir taht
21-Bi sürü saç sakal, kil, tüy, yün
22-Üç ayri parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23-Bi ayakkabı çekeceği
24-Iki büyük taş kütlesi
25-Bir adet agaç gölgesi
26-Üç kuş kanadı sesi
27-Bi sürü kedi köpek
28-Bi marmara denizi
29-Camına yaslanip seyredilen iki piliç çevirmeci
30-Her aksam karıştırılan dört çöp bidonu
31-Çalıp çalıp kaçılan bes melodili apartman zili
32-Nakit 15 kuruş
33-Anne babadan kalma yarısı yasanmış bi ömür

Thursday, December 13, 2007

acır biraz geçer sonra...

içimde defalarca açılan kesik acısı gibi... aşk gibi, acı gibi, bunun faillerine duyulan nefret gbi... O nefreti anlatamamk gibi, bazen kıyamamak bazen öldürmeyi istemek gibi, bazen mutsuzluk ama yine yapılan herşeyi bir anda unutmak gibi, defalarca anlatmana karşın anlamaması gbi, anlamak istememesi gibi, sevilmediğini anlamak gibi, sevginin fütursuzca kllanılması gibi...
parçalara bölen her parçasını yediren bir şarkı..
iyi dinlemeler.......

Wednesday, December 12, 2007

biz küçüktük şimdi büyüdük


büyüdük büyüdük bu kadar olduk

biz küçükçük

ben yoktum aşağıya doğru oldum








Monday, December 10, 2007

"geyikler ve lanetler'"den

okumayanlarınız vardır muhakkak okumalı, ben çok oldu okuyalı ama dün akşam köprü üstünden geçerken nasıl geldiyse aklıma geldi... Cudana'nın lanetleri, cudana'nın 9 laneti neydi diye işte benim en sevdiğim bu ve en vurucusu da bu 9. lanet.....


soyunun ugradigi bütün felaketlere yas tutacak kadar uzun olsun ömrün
insan kalbinin bütün afetlerini yasayasin
sonsuza dek uyku haram olsun nankör gözlerine
dostlarinin ihaneti, sevdiklerinin nefreti,arkadaslarinin kallesligi
hayatinin zenginligi olsun
arafta kalsin ruhun ve bedenin
ölümün kuytusunda kalmis gölgeni
yeryüzünün ve gökyüzünün
bütün kötülükleri kusatsin
o kadar uzun yasao kadar uzun yasa ki
görmedigin zulüm, çekmedigin kahir
duymadigin aci, ugramadigin bela kalmasin
o kadar uzun yasao kadar uzun yasa ki yüregin duyabilecegi bütün acilari
gözün görebilecegi bütün zulümleri
aklin hayal edebilecegi bütün iskenceleri
duyasin, göresin, bilesin!
o kadar uzun yasao kadar uzun yasa ki
bütün sevdiklerinin ölümlerini görsün gözlerin
bütün yakinlarinin yikimlarina yansin yüregin
o kadar uzun yasao kadar uzun yasa ki ölüm senin için en büyük mutluluk olsun
o kadar uzun yasa ki,o kadar!

benden de var bir tane..... ama onu yazmayacağım, o benim içimden saatelerce kusmak istediğim bir lanet ve bana kalsın, yüreğimden gideceği adresi hiç şaşırmayackve şaşırmasın...

Tuesday, November 20, 2007

rüyama

Tam olarak böyle değildi, bir önceki gün rüyamda gördüğüm (mektup) ve ertesi günü etkisinde kaldığım ve nereden geldiğini bilmeidğim bir ağlama duygusunu üzerime yapıştıran. yumutla karşılaşmadan hemen önce silmiştim, nasıl aktığını bilmediğim yaşlarımı, gözlerimden. sanırım yumut da bişii anlmadı. Ama onu görmek iyi geldi...........

Bir tomar kağıt üstünde latince yazılmış sayfalarca mektup, kimden geldiğini ve kime gittiğini bildiğim (bu zaten...)
sonra bu blogu açınca fondan gelen acılı sese kulak verdim, siz de verin, içiniz acısın, öyle bir acısın öyle bi çöksün ki nereden geldiğini bilemediğiniz bir hsse gark olun, 2 günnüze mal olsun, beni anlamak adına değil kendinizi anlamanız adına.
(Cudananın laneti gibi oldu bu da) ama bu dediklerimin hiçbiri size değil kime, rüyama, mektuba ve bna...

Thursday, October 11, 2007

Mehmet Uzun 'u da kaybettik


"Uzun süredir yakalandığı mide kanseri nedeniyle tedavi gören ünlü edebiyatçı Mehmet Uzun,11 Ekim 2007 günü Diyarbakır'da yaşamını yitirdi."


Bugün güzel başladı, geceyi geçirdiğim arkadaşımın üsküdardaki evinde sabah çok güzel bir kahvaltı ile güne başladım. Her iş günü olduğu gibi yine hazırlanıp vakfın yolunu tuttum. bayram arefesi olduğu için yatım gün çalışacaktım ki zaten öyle de oldu fakat, işten çıkarken kötü bir haberle sarsıldım... Abartmıyorum gerçekten üzüldüm, inanamadım, bir sürü duygu üst üste, kırgınlık, hayal kırıklığı, karmakarışık oldu beynim! hüseyin abi verdi haberi Mehmet Uzun ölmüş!! Nasıl olur dedim ve oturdum kaldım. Bu memleket aydınlarını hep kötü karşıladı ve iyi ağırlayamadı. Ve hep kaybetti ki en acısı da kaybettiğinin farkında olmadan. Sevgisiz, tahammülsüz ve en önemlisi yerlede sürünen cehalete rağmen hala kendisiyle gurur duyan, birbiriyle barışamayan aslında en önemlisi kendiyle barışamayan bir toplumun çocuğu olarak, okuduklarıma zenginlik katan, başkalaştırdığımız bir coğrafyadan yani benden yani bizden olan edebiyatçıyı kaybetmiş olmaktan duyduğum üzüntüyü paylamak istedim. hoşçakal Mehmet Uzun!!!

RİTMİ YAKALA DİYE BUYURDU ZERDÜŞT

Ve Böyle Buyurdu Zerdüşt

Daha çok bşındayım, ellerim henüz su topladı ve şişti ve morardı ama zamanla ehlileşecek, ben de birlikte tabii......!




















İlkin tumba ile açılış yaptık, ardından darbuka ile devm edecekmiş çünkü darbuka tumbadan zor imiş, öyle dedi örtmenim, sonra da işte bu!!! bateryyyyyyyy






Wednesday, October 03, 2007

bittiiiii




mevsim can çekişiyor, ben sevmiyorum sonbaharsonununu ben sevmiyorum kışı, bu kış ve sonbahar sonunda kendime mutluluklar diliyorum. dalacak manzaralar olsun istiyorum. Bu sıkıcı kış renklensin istiyorum...< İstersem olur biliyorum:))

Friday, September 14, 2007

KÜÇÜĞÜM

Bugün güneş doğmayacak
Bugün sen çok öleceksin
Biraz düşlerine eğil
Orda birşey bulacaksın
Bugün unut mavileri
Çiçeğe su verme unut
Biraz daha sen olursun
Kalbindeki rengi büyüt
Her aşk kendi içinde yaşar
Çaldığın kapı kapanır sonunda
İçinde bir sen bulursun
Büyümüş anlamış yorgun
Ah aman aman küçüğüm
Bu yol sana gidiyor
Senin küçük baharında
Unuttuğun birşey var
Gelir geçer sokaklardan
Sokaklara girer çıkar
Mavi penceresinde gün
Telaşlı rengarenk kuşlar
Kanallarında birgün
Düşlerine konar kalkar

Wednesday, September 12, 2007

YAPRAK

Bütün yaprakların açarsa
Kork
Çünkü yalnızlığım ben
Çünkü yoksulluğum ben
Tepeden tırnağa

Oktay Rifat

Wednesday, August 15, 2007

BİRGÜN SABAH SABAH

Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...
Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber.
Şarkılar söylemişim pencereden,
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapanca'dan bir sepet elma almışım..
Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...
Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o ? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
Fabrika düdükleri ötmededir.

Turgut UYAR

Monday, August 06, 2007

ŞİMDİ SEVİŞME VAKTİ

Çıplak heykeller yapmalıyım.
Çırılçıplak heykellerNefis rüyalarınız için
Ey önümden geçen ak sakallı kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım, resimlerden...
Şu oğlan çocuğuna bak
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.
Seni satmam çocuğum Dörtyüzbin tekliğe,
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin.
Söylemeliyim,
YokYok... meydanlarda bağırmalıyım.
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.
Resimler seyrettirmeli, şiirler okutturmalıyım
Baygınlık getiren şiirler
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu Pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın.
Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalancI
O biçimsiz bizans şarkısı.
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem,
Nasıl etsem nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam
Sokakbaşlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu...
Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını,
Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boşa geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğunun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan’dan
Orhan Veli’den
Yunus’tan, Yunus’tan...
sait faik abasıyanık

Friday, August 03, 2007

Azeri Potpori Favori hepsi

ARDIÇTANDIR
Ardıçtandır Guyuların Govası.Suya Goyvermeyor Da Gızın Gavur Anası.Ne Ettim De Aldandım Aman Allahından Bulası Dolandım Dağları Kar Bulamadım. Halime Münasip Yar Bulamadım.Uzun Olur Guyuların Zenciri,Gıymatlolur Aşalının Aman Da İnciri.Salıverin Amanın Aman Oğlanların Gencini Dolandım Dağları Kar Parça Parça, Aşalım Geliyor El Çırpa Çırpa.

aygız

Aygız sen ne ince, ne gamalısın
Bahar kimi güzel camallisin
Seni sevirem benim yüreğim seni yad eder arzular
Seni sevirem bu dünyada bir seni sevirem yar
Gel gel yarım ilk baharım gel
Gel ey sevdiğim didarım gel
Seni sevirem benim yüreğim seni yad eder arzular
Seni sevirem bu dünyada bir seni sevirem yar

yalgızam

Gönlüm senin esirin
Galbim senindir yar
Galbim seninidir
İnsaf eyle hoş sözle
Benim derdimdir ya
Benim derdimdir
Söylemedi bu edalar bu işve bu naz
Vallah aykız bu gözellik senede kalmaz
Yalgızam yalgız
Yalgızam yalgız
Gelmeni möhnete oda salını vefasız
Söylemedin bu edalar
Bu işve bu naz
Geder bir gün bu güzellik
Senede kalmaz
Dağlar başı dumandır
Aman allah yar
Gene dumandır
Ayrılığın ölümden
Mene yamandır yar
Mene yamandır
Söylemedi bu edalar
Bu işve bu naz
Vallah aygız bu gözellik
Senede kalmaz
Yalgızam yalgız
Yalgızam yalgız
Gelmeni möhnete oda salını vefasız
Söylemedi bu edalar
Bu işve bu naz
Geder bir gün bu güzellik
Senede kalmaz

Friday, July 27, 2007

Bak Keyfine

Bulanık suda yüzen balık mısın,
Ne arıyorsun farkında mısın
Her gördüğüne aşık mısın
Sen böyle istiyorsan böyle mutluysan
Gündüz boş boş bakıyor musun
Gece yanıp sönen neon musun
Her gördüğünü öpüyor musun
Sen böyle istiyorsan böyle mutluysan
Bak keyfine sen de
Eskiden hayat daha yavaştı,
Tansiyonu arttı fenalaştı
Eskiden her işin aslı vardı
Sen böyle istiyorsan böyle mutluysan
Bak keyfine sen de

Wednesday, June 20, 2007

evim evim güzel evim (devenin durduğu)

Bizim kervan ki bu ben ve benden oluşan bir gurbu temsil ediyor, uzunca bir yolculuktan sonra suyu elektriği olan bir yerde durdu. Harbiye dolaylarıydı, adettendir devenin durduğu yere evimizi kurmaya karar verdik ben ve benden oluşan heyet. Heyet biraz kararsızlık yaşadı ama kervana da çok uydu. sessiz çoğunlukla el birliğiyle karar verdik, harbiyeye yerleştik.
Yerleştik ama biraz daha vaktimiz var tabii, 10 gün zaman istediler biz de 6 ay geziyoruz 10 günü mü çok göreceğiz dedik ve bekliyoruz.
Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum artık benim de eklektik olmayacağım bir evim var ve artık evim evim güzel evim diyebileceğim kışın soğuk olması muhtemel yazın da sıcaktan bayması ihtimal olan ama sıcacık küçücük içi dolu turşucuk bir yuvam var. Ve artık sanırsam maddi zorluklardan da olsa kapısından çıkmayacağım, kitap okuyacağım, müzik dinleyeceğim (ama müzik setim olunca, onun da vakti var) bir evim var. Ellerimle çamaşırlarımı yıkayacağım (kendime eziyet etme zevkinden değil yokluktan) ve çamaşırın sonunda buruş buruş olacak parmaklarıma bakıp asla paniğe kapğılmayacağım. Şekerim düşünce köşedeki bakkal yerine köşedeki diabet hastanesine koşup bir küp kesmeşeker rica edebileceğim, diğer apartman sakinleriyle muhatab olmamaya direteceğim (sadece selam veririm selam almam) kend halinde bir kızceğiz deyip belki bana aşure günlerinde ve çeşitli imanı bütün günlere itafen aşure, lokma vs gibi geleneksel yemeklerle donatılıp semirtilebileceğim. ay ne zahmet ettiniz deyip küçük emarh pozisyonunda acıklı gözlerle taciz edebileceğim. Bir odadan bir odaya gitmek için vasıta kullanmama gerek olmayacak. Zaman zaman sıyırıp kendi kendime saklambaç oynayabileceğim ama her seferinde saklandığım yeri bildiğimden olsa gerek sıkılacağım bir evim var. artık eşyalarımı her seferinde yanımda taşımam gerek kalmayacak. çünkü benim bir evim var ve eşyalarımda onun içinde olacak ne hoşşşşşşşşşş
Bekleriz,

Thursday, June 14, 2007

evet yaptım

evet yaptım, uzatacam dedim olmadı yapamadım, gittim evvelsi gün kestirdim, annem görseaynı beslemelere dönmüşsün diyecek ben de dicem ki evet yılardır beni beslemedin mi... komik olmayabilir ama ben beni eylendiriyorum. Evet gittim dedim kes kardeşim, kesti, ilk anda sevmedim, uzunlu kısalı garip bişii oldu ama şimdi çok seviyorum, herkes sevsin de istiyorum,şimdi sıra rengine geldi, kızılı da boyadım mı koyu çikolataya ohhhh, canıma değsin, çok cici oldu ve çok da cici olacak bence

Tuesday, June 12, 2007

İ S T İ K B A L M A R Ş I 1

Korkma olmaz bişey sende bu irade oldukça
Sönmez buzdolabının ışığı arıza olmadıkça
O senin payına düşen, pasta börek poaça
O da senin bu da senin hepsi senindir ancak

Yapma kurban olayım spor diyet derken kendine eziyet
Ye pişir, aşır taşır olsun afiyet
Sonra okuma "su içsem yarıyor" diye lanet
Hakkındır yiyecen tabi, yemektedir asıl marifet

Ben ezelden beridir tombuldum tombul yaşarım
Hangi çılgın mutfağıma kilit vuracakmış şaşarm
Kükremiş sel gibiyim, kayberim kendimi üstünden aşarım
Düştümü Şekerim tansiyonum, köşedeki bakkala koşarım

Mabadımın dört yanı olmuşsa hamurdan duvar
Benim o mabada sebep iştahım var
Onların kalorisi varsa yerim yapmam ar
Nolmuş yani beni almazsan yar

NOT: HER HAKKI SAKLIDIR, ÖZÜME AİTTİR, YARIN ÖBÜR GÜN YOK BEN YAZMIŞTIM BENİMDİ OLMASIN,
Sibel SSular

Monday, June 11, 2007

g ö r ü r g ö r m e z, g ö r ü n ü r g ö r ü n m e z...

Bakmak, görmeyee eş değil, görmek bakmaktan muaf, varsın oluversin... Bakmayalım görmeyelim...Kör oldu gözlerim, toz ve duman arasında, ayaklarımızı vurduğumuz yollardan çıkan tozdan, buzdan önümüüzü göremeyişimiz mazeretlerimize denk düşüyor varsın düşsün.
Geldim gördüm baktım bilemedim,
Sordum aradım taradım bulamadım
Döndüm durdum, durdum orda kaldım...
Ben bundan bişii anlamadım.

Monday, May 07, 2007

7 mayıs


tamamen bana özel, tamamen ben..
iyi ki doğdum b en

Thursday, May 03, 2007

1 mayıs vali adamı ve hipopotamlar....

Ülkenin birinde önlem almayı çok seven birileri varmış, önlem alsak da önlem terörü yaşatsak, şu milletin anasından emdiği sütü burnundan getirsek diye bekler dururmuş, işte o gün gelmiş, kendisi ve kolluk kuvvetleiyle beraber başlamışlar malum gün için önlemler almaya, önlem canım şakaya gelmez, ha sıkıyönetim ha önlem, aynı tavada koy yedir. Adam da memleketin valisi, tamamen üst düzey! Düzey üst ama gel gör ki bir insan bir makamda bu kadar sırıtır, ama boşuna değil bu kadar kerestenin yanında sırıtmıyor işte, bize yakışır... Sonra bu vali önlem için kolları sıvamış ama ne önlem, felç etmiş her tarafı, şehir bitkisel hayatta hoş ülke bitkisel hayatta... Aymaz uymaz insan topluluklarından oluşmuş bir memleket. küllen felçliyiz, küllen bitki... Bayram kutlamak üzere hazırlanmış, memleketin dör bir yanından gelmiş binlerce insan... Feribot 3 saat denizin ortasında bekletilmiş e önlem bu ya... Gişelerden binlerce insan ya geri döndürülmüş ya da döndürülmüş (bu döndürme biçimlerine şahit olmuşsunuzdur). Sanırsınız NATO zirvesi, sanırsınız sıkıyönetim ilan edilmiş, sanırsınız bir iç savaş var... Ama öyle demeyelim önlem bunlar, hepsi bizim iyiyliğimiz için... CEENNEMİN YOLLARI İYİ NİYET TAŞLARIYLA DÖŞELİ!!!
Bu önlemlerde bırkın eylemcileri, bırakın kendi vtandaşını önüne ne gelirse sıkı dayaktan geçiriyor polis dedikleri, adamlar japon yapımı (orada yapıldığı için diyorum) robot (robokop) kurup kurup salmışlar, yani durdurulmaları mükün değil. JHani anlatılır da inanılmaz ya hatta şöyle diyenleri dyar gibiyim (keşke bu kısmını sesli aktarabilsem) "ama benci haklılar, sanki adamlar kendiliğinden mi yaptılar, vsvsvsvsvs...." Cevaben ve de bizat tanık olarak aynen öyle oldu, önce alanda sonra karış karış her soskakta gövde gösterileri yaptılar, fırsat bu fırsat güvenlik kuvvetleri ya arkadaşlar, alayınızı s.....cez diyorlar. Şişiliden itibaren araç verilmiyordu kendi yöntemlerimizle geçmeyi denedik, 4000 tane takviye polis ve istanblun tüm teşkilatı buraya aktarılmış, sanırsınız polis bayramı... Bir de arkadaşlar seçilip yollanmış bir hipopotam sürüsü gibiydi, sanki hormon takviyesi almışlar, bu sadece benim fikrim değil birçok arkadaş ki bunalrdan biri rkadaşım ibrahimdi ki ibrahim uzun boylu bir adam saşırmış bu hipopotamalrı görünce... Bunu neden anlattım benim kurduğum birşey deil gerçek budur diye... Alana vardık, sağdan soldan gelinip toplanaca ama ne mümkün 5 kişi toplu halde gelse ya şeltoks sıkıyorlar (biber gazı) ya da alıyorlar ki alsalar iyi, kendi alışkın oldukalrı yöntemle hallediyorlar... Kadınlara küfür ede ede, iteleye kakalaya, tartaklaya tartaklaya uzaklaştırıyorlar. Ya hepsini anladık da turistlerden ne istediniz be manyakalr diye baarmak geldi içimden... Sonra da küsüyoruz dünyaya bizi neden sevmiyorlar diye... Bir kamyon dolusu gaz getirilmiş adamalr doldurup doldurup atıyorlar, eskiden bunlar sıkmalı püskürtmeliydi şimdi menzilli yapmışlar, arka arkaya tak tak tak atıyorar biten zuladan alıp defaalarca atıp durdular.
Taksimin meydanınan ara sokaklarına girdiler sanki böcek avı.. (Bir not, M. Kgil. eşiyle yemek yiyormuş, arkadaşlar cengaver ya, yemek yiyenleri de kaldıracaklar, demiş "noldu arkadaşlar", bu cengaverlerden en cengaveri adamın suratına bir tokat indirmiş, bizim sokakta tüpçüyü çaycıyı dövdüler, hani şöyle cızırtılı bir ses var emiştim ya virütik bir ses " ama haklıla benci" evet nasıl bir haksa bu.. ŞAka gibi ama hipopotam şakası ağır oluyor... Daha bir sürü hafızalar yer edecek görüntüler var ama bu faşist uygulamayla ilk kez karşılaşmadığımız için belleğimiz pislik doldu, bunlaı ne kadar saklar bilmiyorum lakin demem o ki fena oldu çok fena... Önlemler sert oldu be vali adamı. Ama biliyordu bunun böyle olacağını vali adamı, bilerek ve kasten yaptılar.
Vali adamı ve emniyet adamı bundan kıvanç duyuyor. Bakanın biri nereye bakıyorsa artık, arayıp vali adamını önlemlerden dolayı tebrik ve teşekkür etmiş. Sonra vali adamı herzamanki pişkinliğiyle aldığı bir dizi önlemlerden dolayı (dizi dizi tabi bunlar) yaşanan arbedede eylemcileri suçladı, ortalıkta eylemci mi bıraktılar ki suçluyor ve ardından evet bazı güvenlikçiler insan üstü eşit olmayan şiddet kullandı ama genelolarak bişey yoktu gibi aptal salak bir açıklama yapıyor acaba vali adamı ordamıydı, olanları birebir takip etti mi, diye sorasım geliyor. İnsanların ağzı var konuşmak için gözü vr görmek için bu tipler iki işlevi tek bir yerden yapıyorlar doalyısıyla sonuç da kaçınılmaz olarak boktan oluyor....
Kısaca şunu söylemekle sölememk arasında gidip geliyorum ama sanırım söyleyeceğim..

yasal uyarı: vali adamı, hipopotamlar ve bunların şakşakçıları, aramızdalar, heryerdeler...

1 mayıs 2007 (bayramımız kutlu olsun, önlemlerle bayramımızı kutladılar.)

Aşağıda gördüğümüz tüm fotoğraflar, tamamen önlemdendir. Önlem, bunların hepsi önlem.














Tuesday, April 03, 2007

cam

Şimdi bir camın arkasındayım, ne kadar da saydam olsa, içinden geçirdiğimde gözlerimi, aldığım mesafe bir yıl kadar uzun oluyor. Ne cam o kadar saydam ne yol o kadar uzun... Daldığım an baktığım herşeyden o kadar uzk ki işte o bir yıl uzun bir kaç bin zamana bölünüveriyor. Birkaç bin zamana yaptığım beş dakikalık yolculuk.
Bir trendeyim, tren rayalrın garntisinde ben o kaygan zeminin üstünde. Sesler, kıvılcım, ateş...
varır mıyım acaba?

Thursday, March 15, 2007

Çok Geç Kalmış Olmak!!!......................

"Şu anda yarının artık bugün olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çok geç kalmış olmak diye bir şey vardır. Sayısız uygarlığın beyazlamış kemikleri üzerinde şu acıklı sözler yazılı: Çok geç, harekete geçmezsek, merhameti olmadan güce ahlağı olmadan kudrete, kavrayışı olmadan kuvvete sahip olanlar için ayrılmış karanlık zaman koridorlarına sürükleneceğimiz kesin."
M. Luther KING.

Friday, March 02, 2007

NEYDİ!!

Dün lve'yi beklerken, taksim metro girişinin oradaki banklarda oturdum, müzik (cocorosie good friday) eşliğinde, yanımad bir kızceğiz kendi hallerimizde iki iş yorgunuyduk işte. ardından abartılı makyajıyla ve sapsarı saçlarıyla sonradan yaşının 26 olduğunu öğrendiğim ipek (gökhan) isimli şahıs iki iş yorgunu birbirini tanımaz kadının arasına hayat yorgunu olan bir üçncü olarak oturuverdi, rahatsız olmadım olmam da, benim varlığım nasıl bir rahatsızlık değilse onunki de öyle olmalı, ben hep böle düşünürüm nesin ki (neyim) hakir göreceksin, hani şu tasavvuf ehli gibi, topraktan beslenen halk ozanları gibi vs vs, hani şu "mevlam kanat vermiş uçamıyorsun" gibi neyse, dağıldı. insan ne düşünüyorsa nasıl bakıyorsa verdiği elektrik mi cereyan mı ne boksa öle oluyor, çocuk benimle konuşmak istiyor, dedim ya rahatsız olmam ama tedirgin olmadım da değil, çnkü iyi niyet cehenneme yol döşer kendini de onun içine atıverir farketmeden, neyse hasta olduğunu söledi ben aldım buna ilaç verdim, bozuk para istedi verdim, ama bunalrı isterken şunu biliyordum o konuşmak istiyor, birileriyle ve belki hemcinsi gibi gördüğü birine bişiler anlatmak, o kadar iletişimsizler ki aslında, suç onların da değil, korkar olduk sağımızdakinden, solumuzda göğsümüzün altında sakladığımız da kayıtdışı bırakmışız, hep bana derken yetri kadar çalışamadığı için işlevsiz kalmaya başlamış ve belki de yavaş yavaş küfleniyomudur nedir, of yazarken sıkıldım bunu yazmaktan ama yazılası olan şuydu, önyargılarımız kaygılarımız, ezebileceğimizi ne olduğuna bakmadan ezme fütursuzluğu, dünymız merkezimiz ve biz! hayatlarını kuramyanlar, tutunamayanlar, ölümün eceline varamayanlar var bir de dışarıda...
neye sevineceğiz, neye boşvereceğiz, ne zamana kadar çıkamayacağız sırçaköşklermizden....


dedimya sıkıldım yazarken, anlamı da yok zaten... çünkü benim için anlamı olan acının başkaları için neden bir anlmı olsun ki, ama benim canım acıdı dün akşam..
bir de sölemeden geçemeyeceğim tanrı bizleri malların gazabından korusun, hanzoların salyalarından korusun, çünkü onunla konuşurken bir sürü insanın tuhaf bakışları, "nasıl olur " içsesleri ve en trajik olanı da neyseeeeeeeee.........

A M İ N

Thursday, February 08, 2007

YARA

Kör noktalar vardır her aşkta
İnsan doğar ölmez o suçla
Orada o küçük çocukla kalan
Ağlar hayatın sonsuzluğuna
Kim tutar ki elini bir daha
İçini kanatan bir rüya olur bu yara
Bir masalın sonunda ölüme
Aşkını anlatan bir çocuk olur bu defa
Hiç konuşmaz bazen gül susar
Yaprak titrer acıyla düş yanar
Orada o güzel uykuda hüzün
Büyür büyünün sonsuzluğuna

Wednesday, January 31, 2007

SİYAH, KARANLIK, KANLI ELLERİ VARDI ONLARIN!!!!



"DERİN" Sİyahtılar Karanlıktılar Kanlıydı Elleri
O Ellerle kana buladılar...
Bir Ülkede karanfillerle karşılanıyorsa katiller ve kahraman oluyorsa
Akşlanıyorsa ve kanla besleniyorlarsa
nefretle büyütüyorlarsa ezberlerini
Ben yokum ve bu hainlikse
Ben vatan hainiyim....
Ben bu coğrafyayı başka seviyorsam ve onalrın sevgi değirmeninde öğütmüyorsam bu yüzden hainsem
evet ben vatan hainiyim
Utanıyorum
bir atmosferden soluduğumuz havadan, beslendiğimiz topraktan...
ne yazık ki bilmedikelri bişii var toprak kanla beslenmez ve soluduğumuz hava kurşunlarla kirlenir.
"Barışamadık"
ne kendimizle, ne yanımızdakiyle ne önüüzdekiyle ne sağımızdakiyle ne de solumuzdakiyle
kustuklarımız safralarımız ne cı ki kusa kusa bitiremedik.
Utanıyorum
içimizdeki pisliklerden, iflah olmaz nefretlerinden ve iflah olmaz cehaletlerinden..
bugn hala kabulse kurtlar o vadilerinde
uluma sesleri, bir türküyse bu yığının dilinde
ben vatan hainiyim.....
"Bütün insanları dostun bil kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür inan nefretin değil kızım
zulmün önünde dimdik tut onurunu nefretin önünde eğil kızım"dedi babam bana
bu yüzden de hainsem varsın olayım, bu kadar insan bu yüzden hain ilan edilip hedef oldularsa varsın olalım.....

KARANLIKLAR GAYRİMEŞRU ÇOCUKLARINI ÇOĞALTTIKÇA, BU SERZENİŞ SÜRECEK VE YOLLAR UZAYACAK...!!!!

Friday, January 19, 2007

19 Ocak'ın Getirdikleri

Ben pek hatırlamıyorum, ben doğmadan 7 yıl önceymiş, karlı bir coğrafi koordinatta, dünyaya gelmiş, büyücüler diyarından bir büyü üflenmiş, bundan dolayıdır ki adına da öyle denmiş. 19 Ocak 71, annem bir sancıyla uyanınca yatağından anlaşılmış ki O geliyor!
İşte o tarihten yıllarca sonra doğan ben, bir bahar günü tanıştırılmışım zatımuhterem ile, ben öyle sıradan sade, bir kız bebesi "hııı yine mi doğdu, hıı yine kız, hıı bu ne suratsız geri mi katsak" diye 40 gün 40 gece münazaralar olmuş annesular ile babasular arasında. ama snuç malumunuz burdayım. ama konu ben değilim...
Ne diyordum!
35 yıl önce hşgelmişsin hoş bulmuşsun ki hala burdasın, iyi ki varsın ve hep olasın. Ablamsın benim gülünce karanfiller açan, seni sevmelerin bharındayım düşün ki 4 mevsim var önümüzde, de ki katlanarak büyüyor sevgiler, o ki ordasın burdayım, hep varsın hep varım, demem odur seni çok seviyorum.
Her doğum sancıyla açar gözlerini hayata, sancısız, sızısız uzun yıllar, aslolan mutluluk olsun.
Küresel ısınmaya karşı koyamıyor iklimler milenyumun görkemli çağında, değilmi ki işte yıllara meydan okuyan bir kadın var şarabi makanında ömrünün.



şarabi makam: şrap gibi demek, ben uydurdum