Wednesday, August 16, 2006

boğulmakla nefessiz kalmak



boğulmakla, nefessiz kalmak arası bir hal bu ayrılış, konuşmak istemek ama düğümlenenlerle başedememek, nedir boğulmakla nefessiz kalmaya sebep... basit ama o basitlik kendi içinde parçalanıyor ve o her parça aynı anda bogazdan geçip bir an önce sindirilmeyi bekleyen zehirden de acı, zor ki ne zor... sevmekle sevmemek arası her gidiş geliş, her soru, dibine gömülmek oluyormuş şimdi şimdi anlıyorum, ayrıılk sevdaya dahil mi bilmiyorum ki dahilse de bu sanırım karşılıklı olmuyor. Bir taraf için cevap hep evetken diğeri için kocaman bir boşluk oluyormuş... özlemek bir tarafın, bir ilişkiden kalan bedeli gibi, hesabıma bu düşüyor. Bir ayrılığın bu kadar üzebileceğini düşünmezken, su başımı aşmış, boğulduğum su kendi gözyaşlarım oluyor. Teselliler hep birbirinin aynı, geçecek, üzülme, ama aslında tüm canlıoğlu için sonuç aynı, hüzünün dili evrensel ve ağlamak her dilde ortak...
biten heyecanlar...
Son bir kez sarılıp uyur ve uyanıklık arası geçen bir saat, bir ilişki takvimini doldurduğuna işaret ederken, kalan teselli oluyor, madem bitiyorsa ve takvimler sonu işaretdiyorsa son sarılış belki de bi teselli ya da ... uzun ve uzun sarılış,
şimdi hatırlıyorum işte, zamanla unutacağıma verdiğim sözle.. özlemek ne zaman geçer ya da ne zaman biter bilmyorum, bildiğim zaman, acı ve yorgunum...

No comments: